SYLVAIN REYNARD - GABRIEL'İN CEHENNEMİ // KİTAP YORUMU
Merhabalar! Nasılsınız? Valla ben kaç gündür kitabı bitiremeyip, bitirdikten sonra da yorumunu giremediğim için biraz huysuzum. Blog temasını ayarla, kodları çözmeye çalış, hataları düzelt derken kitap iki-üç gün elimde süründü. Sonra bitirdim tabii, çok sevdim kitabı (bu da minik bir sneak peek olsun 😏 ), ama gel gelelim kaç gündür güneşli olan hava ben fotoğraf çekmeye niyetlendiğimde bulutlanıverdi! Bu da benim şanssızlığım herhalde. Neyse, fotoğrafları çektim, düzenledim (bu arada iki tane de çizgi roman okudum, onların yorumlarını da girerim buraya belki 😉). Artık sıra yorumda.
Öncelikler konusundan bahsedeyim: Esas kızımızın adı Julia. Kendisi 23 yaşında ve Dante ve İlahi Komedya ile ilgili master yapmak üzere Toronto Üniversitesi'ne geliyor. Şansa bakın ki üniversitede Dante konusunda uzman tek bir profesör var: o da Julia'nın yıllardır aşık olduğu, en yakın arkadaşı Rachel'ın üvey abisi Profesör Gabriel Emerson. Gel gelelim Gabriel Julia'yı hatırlamıyor bile. Hatta kıza o kadar kötü davranıyor ki sonradan bundan pişmanlık duyup kendini affettirmeye çalışıyor. Peki Julia ile Gabriel nereden tanışıyorlar? Julia, 17 yaşındayken bir gün Rachel'in evine yemeğe gidiyor, eve gittiğinde ortalık savaş alanı. Gabriel ile Rachel'ın diğer abisi Scott kavga etmişler ve Gabriel Scott'ı hastanelik etmiş. Rachel sevgilisiyle beraber evden ayrılırken Julia da sadece resimlerden görüp, ona anlatılanlarla aşık olduğu Gabriel'in yanına gidiyor. O gece sabaha kadar beraber otuyorlar ve Gabriel ona "Beatrice" diye sesleniyor (Julia'nın Dante ilgisi de buradan kaynaklanıyor). Julia ilk öpücüğünü o gece alıyor ve Gabriel'in kollarında uyuyakalıyor. Ama sabah uyandığında Gabriel'i bir daha hiçbir yerde bulamıyor, ta ki üniversitede hoca ve öğrenci olarak karşılaşana kadar.
Arka kapak yazısında Grinin Elli Tonu'yla karşılaştırmışlar, aynen şöyle bir cümle yer alıyor: "E.L James'in Grinin Elli Tonu romanını bitiren kadınlar, üzülmeyin. Daha fazla zevk alacağınız bir eseri elinizde tutmaktasınız. Bu roman içerdiği aşk ve romantizm bakımından Grinin Elli Tonu'na en büyük rakip." Bir kere kitabın Grinin Elli Tonu'yla A-LA-KA-SI YOK! Sadece hem Gabriel'in hem de Christian'ın evlatlık olması ve sorunlu geçmişleri iki kitabın ortak noktasıydı. Ha bir de cinsellik konusu var, kitaptaki cinsellik sahnesi - ki o da kitabın taaa en sonundaydı- Elli Ton'la mukayese edilemez bile. Yanlış anlaşılmasın, Elli Ton serisini de çok severim, ama bu iki kitabı karşılaştırmak elma ile armutu karşılaştırmaktan farksız.
Şimdiii, kitabı sevdim mi? KOCAMAN BİR EVET. Dante ve İlahi Komedya ile ilgili göndermeler kitabın temelini oluşturuyordu zaten, bu da çok hoşuma gitti. Ama bazı yerlerde olaylar çok hızlı gelişti gibi geldi bana. Mesela kitabın başında Julia, Gabriel'in ofisine gittiğinde onu ağlarken görüyor ve "onu teselli edebilseydim keşke" gibi şeyler söylüyor. Bunu gördüğümde "Acaba bir yeri mi atladım okurken?" diye düşünüp baştan iki kere daha okudum. Gabriel ile Julia'nın ortak bir geçmişleri olduğunu kitabın ilerleyen sayfalarında okuyoruz ama yazar bunu kitabın en başında hiçbir bilgi vermeden aksettirmeye çalışınca boşluğa düşüyoruz doğal olarak. Ama kitaba genel olarak bakarsak oldukça etkileyiciydi. Gabriel ve Julia'nın aşkını okumaktan gerçekten zevk aldım. Ancak zevk almadığım tek bir şey vardı: ÇEVİRİ.
Bilinçli bir okur ve çeviribilim mezunu olarak kitapta dikkat ettiğim temel şeyler çeviri ve redaksiyon. Kitapta birkaç kelime yanlış yazılmıştı ama çok takmadım, gözden kaçabilir sonuçta. Ama çeviriyi görmezden gelemedim. Bu yorumu yazmadan önce kitabın çevirmenini araştırdım, önemli eserleri dilimize kazandırmış tecrübeli bir isim. Genel olarak bir sıkıntı yoktu ama çevirmenin bazı kelime seçimleri hoşuma gitmedi. Yani, bu kadar tecrübeli bir çevirmen neden acınası ya da -bağlama göre değişir ama- gülünç demek yerine "patetik" kelimesini kullanmayı tercih eder ki? En çok gözüme batan çevirilerden bazıları da "konfirme etmem gerek" ve "ditmek". Özellikle "ditmek" kelimesini ardarda üç kere kullanınca kendimi tutamayıp gülmeye başladım. Orijinalinde tam olarak "fuck" yazıyor. "Becermek" kelimesi de gayet uygun olurdu bence, neden "ditmek" yani? Yabancı dilden ödünçleme yapmak yerine Türkçede olan karşılıklarını kullansaydı çeviri tadından yenmezdi.
Sonuç olarak severek okuduğum ve ikinci kitabını deli gibi merak ettiğim bir kitap oldu. Arka kapak yazısında Elli Ton'u görüp de önyargıyla yaklaşmayın lütfen, kitaba yazık edersiniz çünkü. En kısa sürede ikinci kitaba başlamayı planlıyorum, bakalım kahramanlarımızı neler bekliyor? Bir sonraki yorumda görüşmek üzere, hoşça kalın!
Puanım: 4.5/5
0 yorum